Doğa merhaba demişti insansız bir dünyaya. İlkin yaşamanın ve canlıyı yaşatmanın tarif edilmez bir heyecanı vardı. İlerleyen zamanın korkulu sesleri inceden gösteriyordu yüzünü. Çıkarsız bir doğa ömrünün, sevinçleri azalıyor gibiydi.
Ve başlamıştı artık, evrenin koca belalıları iş başına. İnsanın doğaya dahil olması kim bilir; ne büyük hikmet belki. Biraz da kaynağına bakılmalıydı asıl, kaynağına sorulmalıydı, neler çekmişti insanoğlundan; doğa…
Her ülkenin, her coğrafyanın bir fotoğrafı vardı ya. Ya çok bulanık çıkmıştı ya da içi montajla doluydu bizim fotoğraflar. Aslını kabul edememiştik bir türlü. Bazen batıya yapmacık dolu özentiler bazen de anlamsız girişimler ile kesildi asıl fotoğrafımız. Peki neydi bu asıl fotoğraf, az da olsa toprağa ihanet miydi yoksa? Görülmeyen bu koca gizlenmişlik, “ TARIM ” idi. Ülkemizin unuttuğu sade bir kurtarıcı idi, sessiz duruşlu canlılar ordusu…
Yıllardır eli boş duran bir dost gibi etrafta yalnız ve kaderiyle baş başa. Böylesi bir duyarsızlığın sessiz çığlıkları, tarım ile doğa ile bütünleşmişti.
Tüm yaşananların, sonuçların ayrıntısı nedenlerinde gizli durur ya, biliriz bunları. Bir de kabullenmek gerek tüm nedenleri. İşte böyle bir şey tarım. Tarıma verilen değer ne? Tarım, canlılığın temeli iken hala tarıma yapılan bu zulüm niye? Kim bilir sorgulanmış mıdır bunlar? Öyle ya sonuçlar ortada. Tarıma sarfedilen duyarlılık ortada.
Şimdi sıkı durun! Büyük bir unutulmuşluğun ve bakanların, kitapların, nice üst düzey görünüşlü yurdum insanının, aslında önemsiz bulduklarından yaptıkları koca bir yanlış. Hala bir ifade var ki, her duyduğumda öfkeli bir tebessüm ederim. Bunu kimler yapmadı ki: “ Tarım ve Hayvancılık ”…
“ Tarım ve Hayvancılık ” sözü, yılardır tarıma verilen önemi özetleyen çok ironik bir ayrıntı.
Yapmayın be artık. Varsa hala bunu söyleyen ziraatçiler, yaksınlar o diplomalarını. Tarımın dahi tanımını bilmeyenlerin, tarımı ne ölçüde geliştirecekleri meçhul tabi. Bir varlığın değeri, ona verilen önem ile ölçülür. Sanırım, tarım yalnızdır bu konuda. Kıymet bilinmez bir varlık gibi durur karşımızda.
Bir tebessümle dönersek tekrar, tarım; hayvancılığın da içinde bulunduğu bir olgudur. Tarım denildiğinde zaten hayvancılıkta o tanımlamanın içindedir. Yani “ Tarım ve Hayvancılık ” sözü koca bir hatadır. Öyle ise tarımın yanına hayvancılığı eklemek bazen bizi güldürse de, öfkelendirse de tüm eksikliklerin ortasında sahip çıkacak bizler olmalıyız ve yüceltmeliyiz tarımı ve doğayı.
Bitkiler candır. Doğanın vazgeçilmez askerleridir sanki. Bir dilim yaprağın, bir parça gövdenin etrafında biz insanları mutlu edecek tarifsiz sevgililerdir halbuki. Doğa ve ziraat dostlarının varlığına bir neden ve yaşamlarına renk verecekleri masum kıvılcımlar topluluğudur.
İşte bizim fotoğrafımız. Unuttuğumuz vazgeçilmez bir canın, tarımın; insanoğlunun damarlarında olduğu gerçeği.
Ve yaşatacağımız güzelliklerin arasında, hatta birçok kazançların nedeninde yine arayacağımız canlının özünde terk edemeyeceği bir aşktır doğa…
Şimdi sesim kendimize. Tüm nedensiz kavgaların bile canlı bir ilacıdır doğa ve içinde var olan onca bireyleriyle.
Görelim artık yaşamın renklerini ve çıkarsız tanelerini.
Tarımın ve doğanın güneşine kaldırın yüzünüzü ve merhaba deyin…
EMRE UCA
ZİRAAT MÜHENDİSİ
Facebookta paylaş
Twitter'da paylaş
Google+'da paylaş!
Pinterest'te paylaş!